Yeme bozukluklarından kaynaklanan sorunlar
Vitaminler ve mineraller gıdalarımızın jftif tümünde görebileceğimiz başlıca yiyeceklerdin Toplam sıhhat için son derece ehemmiyetlidirler. Günlük aldığınız besinlerde farklılık yaptığınızda, esas gıdaların alımını ve uygun balansta olmasını sağlamaya itina göstermelisiniz. Bu kısımda bunun sebebi hakkında daha fazla şey bileceksiniz.
Vitaminler: Organik Bileşikler
Vitaminler, sıhhat için esas olan organik bileşiklerdir. Vitaminler beden tarafından yapılmazlar. Bazı gidişatlarda bir şekli, beden içinde başka bir şekle dönüştürülebilse de. Bu surattan vitaminlerin yediğimiz gıdalardan sağlanması gerekmektedir. Fakat protein, karbonhidratlar ve yağların aksine vitaminler, enerji kaynağı sağlamazlar.
Vitaminler hayat için zorunludur. Her vitamin bedende öğrenilen işlevlere sahiptir. Fakat sadece az ölçülerde vitamine gereksinim dinlenir. Günlük lüzum için zorunlu olan vitaminlerin toplamı yalnızca 1/8 çay kaşığı kadar olacaktır. Fakat lüzumlar çok az olsa dahi vitaminler yaşamı desteklemek için zorunludur. Belirli bir vitamin yeterli ölçüde alınmadığında, beceriksizlik bulguları büyüyebilir. Vitamin noksanlığı, vitaminin alınmamasından bir iki gün sonra değil ancak birkaç ay sonra kendini gösterir. Vitaminler iki ana gruba bölerler: yağda eriyen ve suda eriyen vitaminler.
Vitaminler ve mineraller; enerji üreten yiyecekler, protein, karbonhidratlar ve yağlar kadar perhiz için ehemmiyetlidirler. Ancak kalori ve enerji vermezler. Vitaminler ve mineraller hergün bedendeki bir çok süreç ve faallik için çok ehemmiyetlidir. Bu sebeple, bu vitaminlerin her gün uygun ölçülerde alınması zorunludur.
Yağda eriyen vitaminler
Yağda eriyen vitaminler A, D, E ve K vitaminleridir. Bu vitaminler fazla alındığında bedende depolanırlar. Bu özellik, her gün yeterli ölçülerde vitamin harcamayan insanlar için bir avantaj olabilir. Ne yazık ki çok fazla ölçüde alındıklarında, aşırılığıyla zehirleyici seviyelere erişebilirler. Yüksek dozlar, beden için riskli hale gelebilir. Bu ehemmiyetli vitaminlerin, ne yaptıklarına ve onları hangi yiyecek kaynaklarından sağladığımıza odaklanalım.
A vitamini
A vitamini iki şekilde varolur. Hayvansal kaynaklı besinler, A vitaminin faal şeklini sağlarken nebatsal kaynaklı besinler, bedende A vitaminini dönüştüren beta-karoten olarak adlandırılan provitamin tipini sağlar. A vitamini karaciğer, balık yağları, süt ve süt mahsulleri desteğinde ve yumurta sarısı gibi yiyeceklerde bulunur. Beta-karoten ise havuç, yer elması, balkabağı, ıspanak, brokoli, kabak, biber, papaya, mango, kavun ve kayısı gibi besinlerde bulunur. Hastalıklar anlamına gelen beta-karoten bakımından zengin besinler antioksidanlar olarak adlandırılır ve A vitamini; kemiklerin büyümesi, sıhhatli epitel, başka bir deyişle cilt, gözler ile akciğerlerin, bağırsakların ve faize uzuvlarının kısımlarında bulunan doku için zorunludur. A vitamini cildin ve saçın sıhhati için zorunludur. Ayrıca özellikle gece ve loş civarlarda sıhhatli bir görme gücünün sürdürülmesi için ehemmiyetlidir.
D vitamini
D vitamini, perhizdeki yiyeceklerden ya da güneş ışığına doğrudan maruz kalarak sağlanabilen tek vitamindir. Kan dolaşımındaki kalsiyum seviyesini tertip etmeye dayanakçı olmak için zorunlu olan bu vitamin, eforlu kemikler ve dişlerin büyümesinde ehemmiyetli bir rol oynar. D vitamini bazı balıklarda sardalya, alabalık ve akrabası somon balığında, balık yağlarında, peynirde, yumurtada ve süt desteğinde, hububatta ve margarin mahsullerinde bulunabilir.
D vitamini sıklıkla “güneş ışığı vitamini” olarak adlandırılır zira güneş ışığından sağlanabilir. Güneşli abuhavalarda yaşayan insanların D vitamini lüzumunu karşılamakta güçlük sürüklememeleri gerekir.
E vitamini
E vitamini bir çok insana her tasaya derman olarak reklamı yapılmış, iyi öğrenilen bir vitamindir. Bu güzergahtaki bir hayli iddianın doğruluğu ispatlanmamış olsa da bu vitamin son senelerde şan kazanmıştır. Sıhhatlı bir bağışıklık ve asap sistemini gözetmek için temel olan E vitamini ayrıca hastalığa ve dokuyu zarara karşı gözetmeye destek eden antioksidan tesir sağlaması ile de tanınır. Vitamin E bakımından zengin olan bir perhiz; soya fasulyesi, darı, palavracı safran, pamuk tohumu, margarin, bazı meyveler ve sebzeler, buğday özü, bir hayli hububat kapsayan kahvaltılık hububat gevreği, fındık ve tohumlar gibi nebatsal yağları içerir.
K vitamini
K vitaminin ana işlevi, kanın pıhtılaşmasına katkıda bulunmaktır. Bu vitamin kesik, sıyrık ya da kanayan bir zarar vaziyetinde kanın pıhtılaşmasına yarayacak proteinlerin üretimi için zorunludur. K vitamini; koyu yeşil yapraklı sebzeler, karaciğer, meyveler, süt, et, yumurta ve hububat mahsullerini kapsayan muhtelif besinlerde mevcuttur.
Suda eriyen vitaminler
Suda eriyen vitaminler B-kompleks ve C vitamini, askorbik asit olarak da öğrenilir bedende depolanmazlar. Hakikatinde bu vitaminler, suda erir dolayısıyla çok fazla ölçüde alındığında idrarla bedenden atılır. Bu vitaminler bedende fazla miktarda depolanamazlar. Ancak bu vitaminler, günlük gereksinimleri karşılamak için önerilen ölçüde harcanmalıdır. Bu vitaminler, bir çok yiyecek kaynağında büyük oranda mevcuttur.
Tiamin B-l
Tiamin, enerji metabolizmasında ehemmiyetli bir rol oynar. Asapların ve adalelerin işlevleri için de zorunludur. Tiamin; kepek’ekmeğinde ve hububat gevreğinde, karaciğerde, kuru fasulyede, fındıkta, ayçiçeği gibi kabuğundan dağılmamış nebat tohumlarında ve arıtılmış edildikten sonra vitaminin ilave edilen zenginleştirilmiş mahsullerde bulunabilir.
Riboflavin Bs
Riboflavin karbonhidratlardan, yağlardan ve proteinden gelen enerjiyi özgür vazgeçmede bedeni destek eder. Riboflavinin esas kaynakları; süt ve süt mahsulleridir. Zenginleştirilmiş ve kepekli hububat gevreği, karaciğer, böbrek ya da kalp gibi sakatatlar ile et, kümes hayvanları, yumurta, balık, yeşil yapraklı sebzeler ve fındık da bu vitamini sağlar.
Niasin
Niasin temel olarak enerji metabolizmasıyla alakalıdır; cildi ve asap sistemini sıhhatli yakalamaya da dayanakçı olur. Kepekli ve zenginleştirilmiş ekmek ve hububat gevreği ile beraber et, kümes hayvanları, balık, yerfıstığı yağı, baklagiller ve fındık bu vitaminin ana kaynaklarıdır.
Pantotenik asit
Bu vitamin, enerji metabolizmasında ehemmiyetli bir rol oynar ayrıca gelişmeyi de dayanaklar. Et, kümes hayvanları, balık, kepek ekmeği ve hububat gevreği, baklagiller, süt, meyveler ve sebzeleri de kapsayan çok muhtelif yiyecek kaynağında bulunabilir.
Biotin
Biotin karbonhidratlardan, proteinlerden ve yağlardan enerji üretilmesine destek eder. Yumurta sarısında, bira mayasında, hububat gevreğinde, karaciğerde, peynirde ve fındıkta bulunur.
B, vitamini
B6 vitamini, beden dokularının gelişiminde ve yağların metabolizmasında esas rol oynar. Besin kaynakları et, balık, kümes hayvanları, sakatatlar, süt ve süt mahsulleri, kepek ekmeği ve muz, kavun, brokoli ve ıspanak gibi bazı meyve ve sebzeleri içerir.
Folat Folik asit
Yeni hücrelerin büyümesine ve Deoksirübo Nükleik Asit’yı hücrelerin genetik bileşimi birleştirmeye destek eden bu vitamin, özellikle hamile bayanlar için ehemmiyetlidir. Karaciğer, bira mayası, buğday tohumu, baklagiller, portakal, kavun ve brokoli ile birlikte koyu yeşil yapraklı sebzeler bu vitaminin ana kaynağıdır. Zenginleştirilmiş ekmekler ve hububat mahsullerinde de uygun folik asit ölçüyü bulunur.
B12 vitamini Kobalamin
B12 vitamini folik asitin işlevine destek eder. Ayrıca sıhhatli asap dokusunun büyümesi, korunması ve kırmızı kan hücrelerinin yaradılışı için zorunludur. Esas olarak ette, kümes hayvanlarında, balıkta, yumurtada, süt ve süt mahsullerinde bulunduğundan bu vitamin, sıklıkla vejetaryenler için bir meseledir. Hiç et, yumurta, balık ya da süt ve süt mahsulleri yemeyen sıkı vejetaryenler, sık sık seçenek B12 vitamini kaynakları aramalıdırlar.
C vitamini Askorbik asit
Bu şanlı vitamin başka bir deyişle C Vitamini, bedendeki çok rakamda ehemmiyetli işlevi yerine getirir. Sıhhatlı kemikler, kıkırdak, adaleler ve kan damarları için zorunlu olan hücreleri bir arada yakalayan kollojenin yaradılışına destek eder, yaraların iyileşmesini sağlar, demir ve kalsiyumun bedende kullanımını artırır, hücre zararını önlemede bir antioksidan olarak çalışır, rahatsızlık ye hastalığa karşı korur.
C vitamini narenciye, kavun, çilek, brokoli, patates, domates, lahana, kıvırcık, ıspanak, şalgam gibi koyu yeşil yapraklı sebzeler ile yeşil ve kırmızı biberi kapsayan bir hayli sebze ve meyvede bol ölçüde bulunmaktadır.
Mineraller: İnorganik elementler
Vitaminler gibi mineraller de bedenin son derece ufak ölçülerde gereksinim dinlediği yiyeceklerdir. Onlar da kalori sağlamazlar. Ancak vitaminlerin aksine mineraller inorganik elementlerdir başka bir deyişle bileşik değillerdir ve karbon kapsamazlar.
Perhiz için ehemmiyetli olan en az on altı değişik çeşit mineral vardır. Bunlar; makro ve mikro mineraller kategorisine dahil edilebilirler. Her cins, denk derecede ehemmiyetlidir; beden onlara değişik ölçülerde lüzum dinler. Önerilen günlük mineral ölçüyü son derece azdır ama genel olarak sıhhat için çok ehemmiyetlidirler. Mineraller enzimlerin kimyevi tepkimeleri bitirmesine, klasik asap işlevlerine ve adale kasılmasına dayanakçı olur, gelişmeyi süratlendirir, asit baz balansını kumpaslar ve vücudun akışkan dengesine gözetir.
Makro mineraller
Makro mineraller kalsiyum, fosfor, magnezyum, sülfür, potasyum ve klor içerir. Bunlara mikrobesinlerden daha fazla lüzum dinlendiği için çoğu insana daha tanıdık gelebilir. Bu şanlı minerallerin her birine tek tek bakalım.
Kalsiyum
Kalsiyum, bedende natürel olarak en fazla bulunan mineraldir. Kemik kütlesini gözetmek ve kemikleri yaşam süresince kuvvetlendirmeye dayanakçı olmak için çoğunlukla kemiklerde bulunur. Bunun yanında kalsiyum, eforlu dişlerin oluşmasında da işlevseldir. Kas kasılması, kalbin atması, asap işlevleri ve kanın pıhtılaşması için ehemmiyetlidir. Koyu yeşil yapraklı sebzeler, bakliyat ve sardalye kalsiyum sağlasa da süt ve süt mahsulleri perhize en fazla kalsiyum sağlayan gruptur. Bugün, portakal suyu gibi bir çok besin kalsiyumla dayanak edilmiştir.
Fosfor
Bedende eforlu kemikler ve dişler oluşturmaya destek etmek için fosfor ve kalsiyum beraber çalışırlar. Fosfor, ayrıca enerji metabolizmasının tertip edilmesine verim. Süt, kümes hayvanları, peynir, et, bakliyat, yumurta, fındık, ekmek, patates, bezelye, kuru üzüm ve avokado gibi protein bakımından zengin olan tüm gıdalarda bulunabilir.
Magnezyum
Kalsiyum ve fosfor gibi bedendeki magnezyumun da çoğu kemiklerde bulunur. Esas olarak magnezyum, enzimleri daha faydalı bir şekilde çalışmak üzere etkin hale getirerek çalışır. Ayrıca akciğerler, asaplar ve kalbin işlevleri için de bereketlidir. Koyu yeşil yapraklı sebzeler, patates, bakliyat, deniz mahsulleri, fındık, süt ve süt mahsulleri ve her çeşit hububatı magnezyum kapsamaktadır.
Sülfür
Sülfür bedenin her hücresinde bulunur. Bedendeki asit baz balansını korumaya dayanakçı olur. Buna ek olarak sülfür, karaciğerin bedendeki zehirli maddeleri daha az hasarlı maddelere dönüştürmesine destek eder. Sülfür, protein bakımından zengin ve B vitaminleri tiamin ve biotin kapsayan yiyeceklerde bulunsa da beden sülfüre son derece az ölçüde gereksinim dinlediğinden günlük olarak sülfür alma lüzumluluğu yoktur.
Sodyum, potasyum ve klor
Bu üç mineral bedendeki akışkan balansını tertip etmeye dayanakçı olmak için birlikte çalışırlar. Sodyum, bir çok gıdada natürel olarak bulunsa da onun temel katkısı tuzdan ve işlenmiş gıdalardan kazanç. Sodyum klorür olarak da öğrenilen sofra tuzu, günlük gıdaya ayrıca klorür de sağlar. Potasyum, taze meyve ve sebzeler ile süt, et, kümes hayvanları ve muhtelif balık cinslerinde bulunur.
Mikro mineraller
Mikro minerallere yalnızca çok ufak ölçülerde gereksinim dinlense dahi onlar beden işlevlerinde son derece ehemmiyetlidir. Alttakiler bu esas gıdaların bir özetidir.
Demir
En çok kanda bulunan demir, en ehemmiyetli minerallerden birisidir. Demir, oksijeni akciğerlerden hücrelere taşıyan kırmızı kan hücrelerine destek eden bir protein olan hemoglobinin bir parçasıdır. Hemoglobin ayrıca karbondioksiti bedenden atmak üzere dokulardan akciğere geri taşır. Kan hücrelerinin parçası olduğu için kan ambarı harcandığında demir de harcanabilir. Netice olarak bedendeki demir oranının azlığı bir cins demir eksikliği olan ve kansızlık denilen bir vaziyete neden olur. Kansızlık; bitkinliğe, yorgunluğa ve iştah kaybına neden olur ve kanın oksijen taşıma kabiliyetinin eksilmesine yol açar. Demir bakımından zengin besinler herkesin günlük yiyeceğinin bir parçası olmalıdır. Bu besinler kırmızı et, deniz . tarağı, istiridye, ördek, koyu yeşil yapraklı sebzeler ve zenginleştirilmiş her cins hububat ile kahvaltılık hububat gevreğini kapsar. Demir, C vitamini bakımından zengin gıdalarla beraber harcandığında misalin demirle zenginleştirilmiş bir hububat ile beraber bir kadeh portakal suyu bedendeki daha yüksek oranda emilir.
Çinko
Çinko gelişmeyi ve cinsel büyümeyi de kapsayan çok rakamda beden işlevine katkıda bulunur. Ayrıca enzim işlevlerinin artırılmasına da destek eder. Bunlara ek olarak asit baz balansının korunmasına ve mukavemetine de dayanakçı olur. Çinko, kırmızı et, deniz mahsulleri, karaciğer, yumurta, süt, her çeşit hububat, buğday özü, bakliyat ve fındık gibi besinlerde bulunur.
İyot
İyot bedende metabolizmayla alakalı bir çok işlevde, özellikle de metabolizmayı hakimiyet eden tiroksin denilen hormonun üretilmesinde rol oynar. İyot, en çok deniz mahsullerinde ve iyotlu tuzda iyot ilave edilmiş sofra tuzu bulunur.
Flourid
Flourid, genel olarak su ile irtibatlı olarak düşünülür zira suların içinde natürel olarak bulunur. Flourid sıhhatli kemikler ve dişler için ehemmiyetlidir. Suyun dışında çayda ve yenilebilir kılçığı olan balıkta konserve sardalya balığı gibi bulunabilir.
Selenyum
Selenyum, E vitamini ile beraber bir antioksidan gibi çalışır. Ayrıca hücre gelişimini devam ettirmekten de mesuldür. Selenyum en çok et, karaciğer, yumurta, balık ve midye, istiridye gibi kabuklu deniz hayvanlarında bulunur.
Bakır, krom, manganez, molibden
Bu minerallerin her birinin fizyolojik bir işlevi vardır. Bakır, hemoglobin üretmeye dayanakçı olur ve kemiklerin, kan damarlarının ve asapların sıhhatli kalmasına destek eder. Fasulye, tohum, deniz mahsulleri, fındık ve sakatatta bulunur. Krom, glikoz metabolizmasına destek eder ve yumurta sarısı, et, peynir, mantar, fındık ve mayada bulunabilir. Manganez, karbonhidrat metabolizmasında ve enzim işlevlerinde rol oynar. Hububat, fasulye ve koyu yeşil yapraklı sebzelerde bulunur. Molibden enzim etkinliklerinde rol oynar ve süt ile süt mahsulleri, fındık, fasulye ve hububat mahsullerinde bulunur.
Pitobesiıtler
Pitokimyasallar da denilen pitobesinler özünde vitamin ya da mineral değildirler ancak kalp hastalığı, kanserin bir çok çeşidi, göz bozuklukları ve kan pıhtılaşması meseleleri gibi hastalıklarla savaşan ve muhtelif besinlerde bulunan bileşiklerdir. Bu kimyevi bileşiklerin ayrıca meyve ve sebzelere canlı renkleri verdikleri kaydolunmuştur. Her gün renkli meyve ve sebze cinslerini seçerek perhizinizde hastalıkla savaşan maddeleri de çok ölçüde almış olursunuz.
Bu bileşiklere verilen muhtelif adlar şunlardır:
* Likopen
* Flavonoidler
* Alfa-beta karoten
* Kriptoksantin
* Lutein
* Zeaksantin
* Antioksidanlar
Gıdalarınızda alttaki renkli tercihleri yapın:
Kırmızı: Domates, karpuz, hurma, pembe greyfurt vb.
Koyu kırmızı/ mor: Üzüm, üzüm suyu, böğürtlen, yabanmersini, elma, kuru, erik, çilek, patlıcan, erik vb.
Turuncu: Yer elması, mango, havuç, kayısı, kavun, balkabağı vb.
Turuncu/ sarı: Portakal, Satsumu mandalinası, turunç, şeftali, papaya, nektarin vb.
Sarı/ yeşil: Darı, avokado, şeftali, kavun vb.
Yeşil: Brüksel lahanası, brokoli, yeşil fasulye, bezelye, ıspanak, kıvırcık, kara, lahana vb.
Beyaz/ yeşil: Sarımsak, soğan, frenk soğanı vb.
Mavi: Çay üzümü çoban üzümü vb.
Vitamin ve mineraller gıdalarımızda çokça bulunur. Protein; meyve, sebze, süt ve süt mahsulleri ile hububat bakımından zengin olan günlük besinler harcanarak sıhhatli bir biçimde elde edilebilir. Öteki bir deyişle, uygun vitaminler ancak tüm gıda gruplarını kapsayan bir perhizden temin edilir. Ancak bir hayli birey, vitaminlerin basitlikle alınabilmesi mevzusunda tatmin olmazlar. Bu surattan bir hayli insan, devamlı olarak bu gıdaların temini mevzusunda seçenek usuller aramaktadırlar.